Bilimden Bir Dilim
 
BİLİMDEN BİR DİLİM
Bilimden Bir Dilim  
  Ana Sayfa
  Okulumuzun Tarihçesi
  Atatürk ve Fen
  GÜNCEL BİLİM HABERLERİ
  Genetiği Değiştirilmiş Gıdalar
  Domuz Gribi
  Ülkemizde Nesli Tükenen Hayvanlar
  Doğru Bildiğimiz Yanlışlar
  Aileler İçin İnternet Kullanım Önerileri
  Hayata Dair
  Geri Dönüşüm
  Karikatürler
  Fıkralar
  Sizden Gelenler
  Anketler
  Bilmeceler
  Bunları Biliyor Musunuz?İLGİNÇ BİLGİLER-HABERLER
  Ziyaretçi Defteri
  Rehberlik
  Genom Projesi
  SBS Deneme ve Konu Anlatımı
  ÖĞRENCİLERİN YAPTIĞI ETKİNLİKLER
  İletişim
  FORUM
  4. sınıf :fen ve teknoloji
  5.sınıf:fen ve teknoloji
  6.sınıf fen ve teknoloji
  7. sınıf:fen ve teknoloji
  konular8. sınıf -fen ve teknoloji
  TESTLER
  denemeler 5.sınıf
  denemeler-1
  BİR HIKAYE (Akyuvar meydan muhaberesi)
  Sayaç
  Ödüllü Bulmaca
  BU BENİM ESERİM PROJESİ
  RENK KÖRLÜĞÜ
Bu site Cumhuriyet Mahallesi Ahmet Haşhaş İlköğretim Okulu Bilim, Fen ve Teknoloji Kulubü adına Hatice Akbay tarafından hazırlanmıştır.
Bunları Biliyor Musunuz?İLGİNÇ BİLGİLER-HABERLER
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?


Hangisi en iyi? Okumak, yazmak veya duymak

Öğrendiklerimizin,
%83’ünü görme
%11’ini işitme
%3.5’unu koklama
%1.5’unu dokunma
%1’ini tatma duyularımızla ediniriz
 

 *******
 
               
Zaman sabit tutulmak üzere insanlar;
Okuduklarının %10’unu
İşittiklerinin %20’sini
Gördüklerinin %30’unu
Hem görüp hem işittiklerinin %50’sini
Söylediklerinin %70’ini
Yapıp söyledikleri bir şeyin ise %90’ını hatırlamaktadırlar.

---------------------------------------------------------------------------------------------------

        ÜLKEMİZDE 10 HAYVAN TÜRÜNÜN NESLİ TAMAMEN TÜKENDİ

Geçmişte sadece Türkiye’de yaşayan Anadolu Parsı ile Anadolu topraklarında görülen Asya fili, yabani sığır,
yaban eşeği, aslan, çita, kunduz, yılanboyun, kelaynak ve kaplanın ülkemizdeki nesilleri tamamen tükendi.
Türkiye’deki yok olma tehlikesi altında bulunan 42 bitki ve hayvan türü şunlar:
-Bozayı: Sayılarının çok azaldığı tahmin ediliyor.
-Telli Turna: Türün az sayıda kalan nesli, özel koruma altına alındı.
-Akdeniz Foku: Türkiye denizlerindeki sayısının 50-60 arasında olduğu tahmin ediliyor.
-Alageyik: 1970’lerin başında sayıları 50’nin altına düşen tür, sadece Antalya ve Muğla’daki av üretme ve koruma istasyonlarında yaşıyor.                                                                                                       
-Ceylan: 1982’de Şanlıurfa Ceylanpınar’da koruma altına alındı.
-Çizgili Sırtlan: Sadece Güneydoğu Anadolu bölgesinde az sayıda bulunuyor.                 
 Anadolu leoparı ile ilgili son resmi kayıt 17 Ocak 1974 tarihinde Beypazarı ilçesinin 5km batısında bulunan Bağözü köyünden bir kadına saldırması sonrasında vurularak öldürülmesi nedeniyle gerçekleşti.       
-Mezgeldek: ’Küçük toy’ olarak da bilinen hayvan türüne 1998’de Orta Anadolu’da rastlandı.
Sayılarının çok azaldığı tahmin ediliyor.
-Su samuru: Yakın zamana kadar Türkiye’nin tüm nehir ve çaylarında yaşayan türün sayısı hızla azaldı.
-Kuyruksüren: "Firavun sıçanı" olarak da adlandırılan ve ülkenin güney kısmında görülen tür, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
-Ulu Geyik: Geçmişte, Orta Anadolu ve Trakya’da yaygın olarak rastlanan türün av üretme istasyonları dışında sayısı çok azaldı.
-Yaban koyunu: Konya Bozdağ’da koruma altına alınması sonucu sayıları 2 bin 500’ü geçti.
-Yaban keçisi: Av üretme ve koruma istasyonlarında sayıları artırılıyor.
-Karakulak: "Step vaşağı" olarak da anılan tür, aralarında Çanakkale, İzmir, Muğla, İçel’in de bulunduğu bazı illerde görülüyor.
-Çengel boynuzlu dağ keçisi: Av üretme ve koruma istasyonlarında sayıları artırılıyor.
-Vaşak: Marmara, Karadeniz, Doğu Anadolu ve İç Anadolu bölgelerinde nadir olarak görülüyor.
-Kurt: Avrupa’nın bir çok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de nesli tükenmek üzere olan kurtlar için acil önlem alınması gerekiyor.
-Dikkuyruk: Tüm dünyada sayılarının 15 bin olduğu bilinen türün, bazı yıllarda yüzde 70’inin Türkiye’de kışladığı biliniyor. Yaşam alanlarının yok olması nedeniyle türün nesli tükenmek üzere.
-Şah Kartal: Türkiye’de yaklaşık 60 tane yaşıyor.
-Kara Akbaba: Daha çok yaşlı ağaçların bulunduğu ormanlarda yaşayan türün sayısı,yaşam alanlarının yok olması nedeniyle azalıyor.
-Huş tavuğu: "Kafkas horozu", "dağ horozu" olarak da adlandırılan hayvan türü, Kuzeydoğu Anadolu’da yaşıyor. Nesli, tüm dünyada tükenmek üzere.
-Toy: Avrupa ve Anadolu’nun en iri kuşlarından olan Toy’un nesli tükenmek üzere.
-Çöl Varanı: Sürüngenler familyasından olan Çöl Varanı, sadece Ceylanpınar ve Birecik ilçelerinde görülüyor.
 
 ---------------------------------------------------------------------------------------------------

Kuantum fiziği yer çekimine karşı kazandı!


 
Amerikalı bilim insanları, cisimleri havada tutmanın nasıl başarılabileceğinin yolunu buldu.

 

 Henüz bir cismin havada tutulması gerçekleştirilmedi ancak bilimciler, doğadaki en küçük parçacıkları yöneten ilkelerden oluşan “kuantum mekaniğinin” sır dolu güçlerini kullanarak, bunun nasıl başarılabileceğinin yolunu keşfetti.

Harvard Üniversitesi uygulamalı fizikçi Federico Capasso ve ekibinin yaptığı bu çalışma, Nature dergisinde yayımlandı.

Küçük nanoteknolojik makineler yapılmasına sağlayabilecek olan bu yöntemde, moleküllerin belirli birleşimleri oluşturularak, birbirlerini itmeleri sağlandı. Bu “yeni gücün” keşfinin, moleküllerin havada tutulmasını sağlayabileceği, sürtünmenin sıfır olduğu küçük, yeni kuşak cihazların yapılmasını sağlayabileceği kaydedildi.

Bu yeni güç, çok küçük cisimlerin birbirlerine yaklaştıklarında birbirlerini çekmeleri esasına dayanıyor. Bir Rus ekibi, moleküllerin doğru bileşimi elde edildiğinde bu gücün tersine dönebileceğini, yani cisimlerin birbirini itebileceğini öne sürmüştü. Amerikalı bilimcilerin yaptığı bu deney de Rusların bu varsayımını kanıtladı. Deney sırasında bir sıvı üzerindeki ince altın yüzey, metalik bir yüzey tarafından çekildi ancak ancak silisyumdan yapılan bir başka yüzey tarafından itildiği gözlendi.

---------------------------------------------------------------------------------------------------


Uçaklar arkalarında neden bulut bırakıyorlar?

Bu, çocukların gökyüzüne bakarak en sık sordukları sorulardan biridir. Kim bilir kaçımız, kaçamak cevaplar vermiş, uçağın motorlarından çıkan duman olduğunu söylemiş ama aynı yükseklikte uçan her uçakta aynı şeyin olmadığını açıklayamamışızdır.
Bir bulutun oluşabilmesi için, havanın, yeryüzünden buharlaşan suyu absorbe edemeyecek, yani içine alamayacak kadar düşük sıcaklık ve basınçta olması, bir de bulutu oluşturacak su damlacıklarının etraflarında tutunabilecekleri toz parçacıklarının olması gereklidir. Yerden 10 bin metreden fazla yükseklikte uçan yolcu ve savaş uçaklarının uçtuğu bu yükseklikte normal şartlarda hava çok temizdir, hiç toz yoktur, yani bir bulutun oluşması için gereken şartlardan biri eksiktir.
Bilindiği gibi jet uçaklarının motorları, ön taraflarından havayı alarak, yakıt ile yakar ve işlev tamamlandıktan sonra, arka taraflarındaki küçük çaptaki egzozdan büyük bir basınç ile dışarı verirler. Bu motorların aldıkları hava ile birlikte giren su buharı, motorun içinde daha da koyu hale gelerek dışarıdaki çok soğuk havanın üzerine püskürtülür. Buna teknik dilde ’sublime’ olma olayı denir. Yani buhar halindeki suyun, sıvı hale geçmeden, doğrudan donması, buz haline geçmesidir.
Aslında uçakların arkalarında bıraktıkları bulut, insan yapısı bir buluttan başka bir şey değildir. Soğuk havada verdiğimiz nefes havada nasıl buharlaşıyorsa onun gibi bir şeydir. Deniz seviyesinde, yüksek sıcaklık ve basınçta buharlaşan suyu hava kolayca absorbe eder. Yükseklik arttıkça, hava sıcaklığı ve basınç düştükçe, hava artık su buharını içine alamaz hale gelir. Ancak bulutun oluşması için bir üçüncü şart daha vardı, yani toz parçacıkları.
İşte burada toz parçacıklarının görevini, uçağın motorlarından egzost olarak çıkan yakıt parçacıkları yerine getirir. Bu sayede bir bulutun oluşması için üç şart da yerine getirilmiş olur ve motorların gerisinde uzun, ince bir bulut oluşur.
Esasında alçak irtifada uçan uçaklarda da aynı şey oluşur, motorlardan su buharı salınır ama düşük ısı, nem miktarı, rüzgar yönü gibi etkenler tam oluşmadığı için uçakların arkasında beyaz bulut oluşmaz. İlave edelim ki, bu olayda uçağın ve motorlarının cinsi ve kapasitesinin hiçbir etkisi yoktur.



İLGİNÇ BİLGİLER
*Bir madeni parayı havaya attığınızda yazı ve tura gelme ihtimalleri eşit değildir. Tura tarafındaki resim yazı tarafına göre biraz daha fazla ağırlık yarattığı için altta kalma ihtimali daha yüksektir. Bu durumda tura gelme ihtimali yaklaşık olarak %495 olarak hesaplanmıştır.
*Tüm insanların dil ve diş izi birbirinden farklıdır.
*Isaac Newton yer çekimini keşfettiğinde henüz 23 yaşındaydı.
*İnsanlar avuç içinde pigment bulunmayan tek primatlardır.
*İnsanın kaşlarını yukarı kaldırabilmesi için 30 kasını harekete geçirmesi gereklidir.
*Kibrit kutusu büyüklüğünde bir altın inceltilerek bir tenis kortu büyüklüğüne getirilebilir.
*Dönem dönem bazı göllerin ve eski su birikintilerinin içinden baloncuklar çıktığı görülür. Bunlar aslında metan gazıdır. Çamur altındaki çürümüş bitki ve ölü hayvanlarından vücutlarından oluşur ve belli bir miktarda biriktiğinde su yüzüne çıkar.
*Sonsuza kadar devam eden pi sayısının bir milyarıncı rakamı 9’dur.
*Bir insanın beynindeki hafıza merkezi bir mercimeğin yarısı boyutundadır.
*Venüs’ün atmosferinde ağırlıklı karbondioksit bulunduğundan sera etkisi oluşup tüm sıcağı depolar ve böylece Venüs Merkür’den daha sıcak bir hale gelir.
*1949 yılındaki ileri görüşlü bilim adamları gelecekte bilgisayarların 5 tondan daha ağır olmayacağını iddia ediyorlardı.
*Eğer 8 yıl 7 ay ve 6 gün boyunca bağırırsanız yaratacağınız ses enerjisi bir fincan kahve ısıtmaya yeterli olacaktır.
*İlk teleskopu 1608′de Hans Lippershey isimli bir Hollandalı geliştirdi. Ancak teleskopu geceleri gökyüzünü incelemek için kullanılan ilk kişi İtalyan Galileo’dur.
*Standart 1.5 voltluk kalem pilin uzunluğu 5 cm.dir.
*Magnezyumun külleri magnezyumun normal halinden daha ağırdır.
*Eğer güneş ufuk çizgisi ile 40 derecelik veya daha fazla bir açı yapıyorsa gökkuşağı oluşamaz.
*Normal bir yağmur damlasının yere düşüş hızı yaklaşık olarak saatte 10 kilometredir.
*1896 ve 1900 yılları arasında Rusya’da 15.000 kilometreyi aşkın demir yolu inşa edilmiştir.
*Bir uzay roketinin aya ulaşması bir okul otobüsünün İngiltere’yi boydan boya geçmesinden daha kısa sürer.
*Hollandada Nottingham ve Nijmegen Üniversitelerinden bir grup bilim adamı çok büyük bir manyetik alan kullanarak bir kurbağanın havada durmasını sağladılar.
*Ortalama insan beyni 6.5 kilogram gelir
*Uzaydaki yıldızların sayısı dünyada bulunan kum taneciklerinin sayısından daha fazladır.
*İnsanoğlu dünyanın atmosferine her yıl bir milyar tondan daha fazla hava kirliliği katmaktadır…
*Dünya Standartlar Enstitüsü’nün raporuna göre dünyadaki en hızlı şey elektrondur.
*Gelişmekte olan ülkelerin 3’te birinde telefona başvurulduktan sonra verilen bekleme süresi 6 yıla kadar çıkabilir.
*İleri doğru bir adım atabilmek için insan vücudundaki 54 farklı kasın harekete geçmesi gerekir.
*Tungsten 5660 derecede erir. Kaynama noktası en yüksek element olduğu için de ampullerde filaman yapımında kullanılmaktadır.
*Bir Boeing 747′nin kanat uzunluğu uçağı icat eden Wright Kardeşlerin ilk uçuş mesafesinden daha uzundur.
*İnsan vücudundaki demir vücudun kendi ağırlığını taşıyacak kadar kuvvetli bir demir çubuk yapmaya yeterlidir.
*Güneşin bilimsel adı “Termonükleer Reaktör”dür.
*Bir nükleer tesisin ömrü 40 yıldır.
*1980 yılında çok kuvvetli bir fırtına İtalya’da yaşayan Vittorio Luise’nin arabasını bir nehre kadar uçurdu. Camı kırmayı başaran Vittorio fırtınaya karşı yüzerek kıyıya ulaştı ve o anda fırtınanın kopardığı bir ağacın üzerine düşmesi nedeniyle öldü.
*İnsan vücudundaki DNA sarmalları uç uca eklenirse toplam uzunlukları ekvatoru 38 kere dolanmaktadır.
*İnsan sinir sisteminin beyine ve beyinden gönderdiği mesajlar saatte 320 kilometre hızla gitmektedir.
*Böcek ile beslenen Venüs bitkisinin avını yakalamak için ağzını kapatması sadece yarım saniye sürer.
*Utandığınız zaman karın astarınız da kızarır.
*Bir cam kırıldığında ufalanan parçalar saatte üç bin millik bir hızla etrafa saçılır.


DNA NIN İLGİNÇ BİLGİLERİ
*İnsan vücudunda bulunan yaklaşık 100 trilyon hücreden her birinde 3 milyar baz bulunmaktadır.Eğer vücudumuzda bulunan her bir hücredeki DNA art arda eklense dünya ile ay arasındaki mesafe 600 defa kat edilirdi.
*Bir insanın sahip olduğu DNA içindeki bilgi yazdırılacak olsa 61 metre kalınlığında bir kitap oluşurdu.
*Yeryüzünde yaşayan insanların tümünde DNA %98,8 oranında benzerlik göstermektedir,yani insanlar arasındaki farklılık DNA’nın sadece %0,2′lik kısmı tarafından sağlanmaktadır.


İnsanoğlu dünyayı 4 bin yıl yaşlandırdı

Bilim dergisi Science'de yer alan makalede, insanoğlunun dünyaya yaptıkları ortaya konuyor:

İnsanoğlunun faaliyetleri, dünyanın soğuma dönemini sona erdirdi...
Kuzey Kutbu'nun son 10 yıldır, son 2 bin yılın en sıcak döneminden geçmekte olduğu belirlendi.

İnsanoğlunun faaliyetleri iklim üzerinde o denli etkili duruma geldi ki, insan faaliyetleri nedeniyle atmosfere salınan sera gazlarının etkisi, Dünya'nın Güneş çevresindeki yörüngesinin iklim üzerinde 21 bin yılda bir yol açtığı etkiden daha belirleyici oldu.

4 BİN YIL DAHA SOĞUYACAKTI

Dünya aslında 21 bin yıllık bir küresel soğuma dönemi içindeyken, insanoğlunun faaliyeti bu doğal gidişatı tersine, küresel ısınma yönüne çevirdi. Önde gelen bilim dergilerinden Science'da yayımlanan uluslararası bir araştırmaya göre ''insanın bu faaliyeti olmasaydı, dünya 4 bin yıl daha soğumayı sürdürecek, sonra da Güneş çevresindeki yörüngesindeki değişimler nedeniyle ısınma dönemi başlayacaktı.

Renk körlüğü tarih mi oluyor?
Renk körü iki maymun gen tedavisiyle renkleri ayırt edebildi.
Amerikalı bilim adamları, retinaya düzeltici gen verebilmek için bir teknik geliştirdi. Tedavinin ardından Sam ve Dalton isimli maymunlar renkleri görmeye başladı.

Amerikalı bilim adamları, retinaya düzeltici gen verebilmek için bir teknik geliştirdi. Bu teknikle, retinadaki ışığı algılayabilen duyu hücrelerinin kırmızı ve yeşilin görülebilmesi için gerekli olan proteinleri üretmesi sağlandı.

Tedavinin ardından maymunlar "Sam" ve "Dalton", renkleri görmeye başladı. Tedavinin üzerinden 2 yıl geçtikten sonra da yapılan testler maymunların bu renkleri görmeye devam ettiğini gösterdi.

Renk körlüğünün tedavisinde umut ışığı olan araştırmanın sonuçları İngiliz Nature dergisinde yayımlandı.

 

RENK KÖRLÜĞÜ

Renk körü olan İngiliz John Dalton tarafından ilk kez 1798'de tanımlanan ve daha sonra "daltonizm" adı verilen hastalığa, retinada bulunan ve renkli görmeyle ilgili hücreler olan konilerin içerdiği 3 pigmentten (kırmızı, yeşil ve mavi) biri, ikisi veya üçünün ya gerekenden az olması ya da hiç olmaması yol açar. Erkeklerde daha sık görülen (erkeklerde yaklaşık yüzde 8, kadınlarda yüzde 0,4) bozukluğun en fazla görülen türü, kırmızı ile yeşilin ayırt edilememesidir.

Renk körleri dünyayı siyah-beyaz görmez. Genellikle kırmızı ve yeşilin tonlarını ayırt edemez. Renk körü olan erkeklerin kız çocukları renk körü olmamakla birlikte renk körlüğünün taşıyıcısı durumundadır. Taşıyıcı kadınların erkek çocuklarının yarısı da renk körü olarak doğabilir.

Renk körlüğünü tamamen tedavi etmek mümkün değil. Ancak renk körlüğünün tipine göre özel filtreli kontakt lensler ve gözlükler, renk körlerinin renkleri ayırt edebilmesini sağlayabilir.



Fen Ve Teknoloji Dersinde Başarıyı Arttırmak İçin Yapılması Gereken Çalışmalar

Başarıyı artırabilmek için yapılabilecek çalışmaları öncelikle ders içi ve ders dışı çalışmalar olmak üzere iki grupta incelememiz gerekmektedir.

1. DERS İÇİ ÇALIŞMALAR:

a) Dersi öğrencilere sevdirme: Bu yalnızca fen ve teknoloji dersi için yapılması gereken bir çalışma değildir. Bütün disiplinlerde ilk olarak bu faktöre dikkat edilmesi gerekir. Öğrencilere dersi sevdirme işini ilk üstlenmesi gereken kişi ders öğretmenidir. Yine rehberlik servisi de bu işin içinde önemli görevler üstlenmelidir. Bilindiği gibi genellikle matematik ve fen ve teknoloji gibi pozitif bilimler diğer bilim dallarına göre öğrenciler tarafından daha zor olarak nitelendirilir. Burada öğretmenin ilk yapması gereken, bu dersin o kadar da zor olmadığını öğrencilere kanıtlamaktır. Ders içinde öğretmen bunu başarabilmek için çeşitli yöntemler deneyebilir. Örneğin ; işe öğrencilere rahat bir şekilde cevaplayabilecekleri soruları yönelterek başlanabilir. Bu sayede öğrencinin kendine güvenmesi sağlanarak derse karşı ilgisi arttırılabilir. Zaten öğretmen bu konu hakkında gereken pedagojik bilgiyi eğitimi süresince almıştır. Öğretmen yine de bu çalışmalar esnasında bazı zorluklar yaşayabilir. Bu zorlukların aşılmasında rehberlik servisinden destek alınmalıdır.

b) Ön öğrenmeleri kontrol etme: Öğrencilerin geçmiş yıllarda fen ve teknoloji dersinde neler öğrendikleri, sene başında yapılacak bir deneme sınavı sayesinde ölçülmelidir. Bu sayede bir sınıfın dersine ilk kez giren öğretmen sınıf hakkında genel bir bilgi sahibi olabilir.

c) Ders işlenişi esnasında görsellere ağırlık verme: Yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda elde edilen bilgilere göre, bir bilginin öğrenilmesinde daha çok duyu organına hitap edilmesi çok önemlidir. Yani ne kadar çok duyu organına hitap edilirse bilginin aktarılması o kadar kolay olur. Zaten fen ve teknoloji dersi bu uygulamanın yapılabilmesi için oldukça uygundur. Çeşitli görsel cihazlarla (tepegöz, projeksiyon), deneylerle, gezi ve gözlemlerle, az önce bahsettiğimiz gibi hitap edilen duyu organı sayısı arttırılabilir. Bunun gerçekleştirilebilmesi için fen ve teknoloji dersinin mümkün olduğu kadar laboratuar ortamına işlenmesi gerekmektedir.

d) Çalışma kitaplarına ve etkinliklere ağırlık vererek dersi öğrenci merkezli hale getirme: Basit bir arşiv araştırması yaptığımızda, geçmiş yıllarda fen ve teknoloji dersi için SBS sınavlarında çıkmış olan soruların genellikle çalışma kitaplarında yer alan etkinlikler baz alınarak hazırlandığını görürüz. Bu nedenle çalışma kitaplarındaki etkinliklere ağırlık verilmesi gerekmektedir. Yapılandırmacı eğitim yaklaşımını daha çok dikkate alarak öğrencileri dersin merkezine getirmemiz, gerekirse yapılacak deneyleri ve gözlemleri öğrencilere yaptırmamız gerekmektedir. Çalışma kitaplarındaki etkinlikleri mümkün olduğu kadar sınıf ortamında yapmalıyız. Yetişmeyenleri ise mutlaka ev ödevi olarak vermeliyiz.

e) Ders öncesi hazırlık yapma: Derse girmeden kılavuz kitaplarımızı ve yıllık planlarımızı inceleyip, o günkü konuyu nasıl işleyeceğimiz konusunda kağıt üzerinde çalışma yapmalıyız. Bu sayede dersi işleme esnasında daha akıcı ve daha verimli olabiliriz. Yine kılavuz kitaplarımızdaki uyarıları dikkate alarak, kılavuz kitabımızın ve yıllık planlarımızın rehberliğinde ve paralelinde hareket etmeliyiz.

f) Öğrenciler arasında tatlı bir rekabet ortamı sağlama: Eğitimde rekabet kimi zaman öğrenciler arası iletişimi ve arkadaşlığı zedelerken, dozu iyi ayarlanıp iyi bir uygulama sağlandığında başarıyı olumlu etkileyen bir faktör olarak öne çıkar. Sınıf içi gruplar oluşturularak öğrenciler grup içi çalışmalara yönlendirilebilir. Aynı zamanda gruplar arası tatlı bir rekabet ortamı oluşturulabilir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus sınıfta öğrenci çalışma grupları oluştururken, grup içi heterojenliği, gruplar arası homojenliği sağlamaktır. Yani grup içi öğrencilerin seviyeleri farklı olmalı, iki farlı grubun birbirlerine göre seviyeleri hemen hemen aynı olmalıdır. Gruplar arası değerlendirme yapılarak başarılı gruplar ve öğrenciler gerekirse performans notlarıyla ödüllendirilmelidir.


g) Yıl içerisinde yazılı haricinde değerlendirmeler yapma: Öğrencileri derse sürekli hazır tutabilmek ve öğrendiklerini unutmamalarını sağlamak için test ve deneme sınavı etkinliklerine mümkün olduğu kadar ağırlık verilmelidir. Her ünite sonunda kendi hazırlayacağımız veya çeşitli kaynaklardan alacağımız test, deneme sınavı vb. etkinlikleri uygulamamız, gerekirse ders içi performans görevi notunu bu değerlendirmelere göre vermemiz öğrencileri SBS sınavlarına daha hazır hale getirecektir. Yine önceki yıllarda çıkmış sınav sorularını öğrencilere ünitelere göre göstererek, öğrencileri soru tarzları hakkında bilgilendirmemiz SBS ye hazırlayıcı başka önemli bir etken olacaktır.



2. DERS DIŞI ÇALIŞMALAR:

a) Velilerle iş birliği içinde olma: Bilindiği üzere başarılı bir eğitim öğretim çalışmasında öğrenci ve öğretmenin önemi ne kadar büyükse velinin de önemi bir o kadar fazladır. Bu sebepten ders başarısını mümkün olduğu kadar üst seviyelere çıkarmak istiyorsak velilerle sürekli temas halinde olmalıyız. Bu temas sürecinde öğrencilerin dersleri hakkında, davranışları hakkında, evdeki çalışmaları ve yeterliliği hakkında öğretmen ve veli fikir alışverişinde bulunmalıdır.

b) Rehberlik servisiyle iş birliği içinde olma: Rehberlik servisiyle sürekli işbirliğinde bulunarak öğrencilerin yaşadığı sorunları görüşmemiz ve çözüm üretmemiz gerekmektedir. İlköğretim ikinci kademesinde bulunan öğrencilerin yaşadıkları en büyük sarsıntı ergenlik konusundadır. Bu sebepten dolayı yine rehberlik servisi sayesinde bu sarsıntının da mutlaka üstesinden gelinmelidir.

c) Ara karne: Öğrencilerin ve velilerin yıl içerisindeki durumu takip edebilmeli açısından içinde öğretmen görüşlerinin de yer aldığı ara karneler verilebilir. Bu sayede öğrencilerin eksikleri daha net tespit edilerek bu eksikliklerin üzerine daha sağlıklı bir şekilde gidilebilir.

d) Ders dışı etüt çalışmaları yapma: Öğrencilerin eksikliklerini giderme ve SBS sınavlarına daha iyi hazırlanmalarını sağlamak için ilave etüt çalışmaları yapılabilir. Bu etüt çalışmaları sayesinde zaman yetiştirme sıkıntısından kurtulunur. Aynı zamanda çeşitli test ve deneme sınavı çalışmaları yine bu etüt saatlerinde yapılabilir.


Huzurlarınızda kopya buzağı Efe

İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi'nde dünyaya gelen Türkiye'nin ilk klon buzağısı 'Efe' basın mensuplarına gösterildi. Sezeryan ile 25 kilogram ağırlığında doğan Efe, 19 Ağustos'ta dünyaya gelmişti. Proje yöneticisi Doç. Dr. Sezen Arat, yerli ırkların korunması amacıyla klonlama çalışmalarına devam edeceklerini söyledi.

İstanbul Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi ve TÜBİTAK'ın işbirliğinde yürütülen "Anadolu Yerli Sığırlarının Klonlanması Projesi'' kapsamında 19 Ağustos günü İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesi'nde dünyaya gelen Türkiye'nin ilk klon buzağısı 'Efe' basın mensuplarına gösterildi.

KOPYA BUZAĞI EFE BASIN KARŞISINDA

Proje yöneticisi Doç. Dr. Sezen Arat, sezeryan ile 25 kilogram ağırlığında dünyaya gelen Efe'nin Uludağ Üniversitesi'nde boz sığır ırkından olan 4 yaşındaki bir boğanın kulağından alınan hücreden dünyaya getirildiğini belirtti. Arat, Efe'nin doğumuyla, bankada saklanan bir hücrenin sağlıklı bir bireye dönüşebileceğini kanıtladığını ifade etti. 

"Anadolu Yerli Sığırlarının Klonlanması Projesi"nin 2005 yılında başladığını söyleyen Arat, " Projenin amacı; Anadolu topraklarında yaklaşık 100 yıldır yaşadığı yerli sığır ırkının klonlama teknolojisiyle üretebilme olanağının belirlenebilmesidir. Yerli ırklar verimliliği düşük olmakla beraber, hastalıklara ve zorlu iklim koşullarına dirençli, Anadolu topraklarına uyum sağlamış, genetik çeşitliliği fazla ırklardır. Bu ırklar, yurt dışından getirilen verimli ırklara göre daha sağlam yapılı ırklardır. Bu nedenle gelecekte bu ırkların genetik özelliklerinin çok önem kazanacağı düşünülmektedir. Dünya genelinde sayıları azalan bu tür yerli ırkların korunması için çeşitli eylem planları hazırlanmakta ve bunların yok olma tehlikesine karşı gen bankaları oluşturmaktadır." diye konuştu.

Öte yandan fakülte yetkilileri, kopya koyun Oyalı'yı da Efe'nin bulunduğu bölüme getirerek birlikte basın mensuplarına gösterdi.


Hiç mavi bir Ay veya Güneş gördüğünüz oldu mu?

Mavi Ay

"Kırk yılda bir" deyimini duymuşsunuzdur herhalde, işte mavi Ay da ancak kırk yılda bir rastlanan bir görüntüdür.


Bildiğimiz kadarıyla Ay'ın ve Güneş'in mavi olarak göründüğünü iddia eden ilk güvenilir rapor 1950 yılının Eylül ayında yazılmıştı. Bu rapor, İngiliz Kraliyet Gözlemevine bağlı olarak çalışan bir gökbilimci olan Robert Wilson'a aitti; Wilson, Edinburg'tan Ay'ı ve Güneş'i mavi olarak görmüştü. Hatta teleskop kullanarak gözlem yapmış ve Ay'ın ve Güneş'in bu renk görünmelerinin nedeninin Kanada'daki orman yangınları olduğu sonucunu çıkarmıştı.
Orman yangınlarının mavi Ay ile ne ilgisi olabilir?



Mavi Ay
Robert Wilson'un gözlemleri sonucunda vardığı karar, Güneş ile Ay'ın mavi görünüşlerinin, Alberta'daki (Kanada) orman yangınları yüzünden yükselen ve rüzgâr tarafından Atlantik üzerinden Edinburgh kadar taşınan küçük parçacıklardan oluşan bulutlarla ilgili olduğuydu.
Bu parçacıklar esas olarak, yangın sırasında ortaya çıkan yağ damlacıklarıydı.
Yağ damlacıkları, ışığın ortalama dalga boyu ile karşılaştırılabilir bir büyüklükteydiler. Bu arada bildiğimiz bir şey var: Saçılıma yol açan parçacıklar ışığın dalga boyundan çok daha küçük olduklarında, mavi ışığı saçılıma uğratmayı tercih ederler (Rayleigh saçılımı). Çok daha büyük olurlarsa, bütün renkleri az çok aynı oranda saçılıma uğratırlar. Aynı sayılabilecek bir büyüklükte olurlarsa ise kırmızı ışığı maviden daha çok saçılıma uğratırlar. Kanada'daki orman yangınları sırasında oluşan ve Edinburg'a kadar taşınan yağ damlacıkları, tam da kırmızı ışığı maviden daha çok saçılıma uğratacak büyüklükteydiler.
Sonuç olarak da Güneş ile Ay gözümüze mavi olarak göründüler. Bu durum etkenlerin çok nadir oluşan bir bileşimi sonucu ortaya çıkar.
Diyebiliriz ki böyle bir bileşim ancak kırk yılda bir yaşanır.

Kaynak: Gündelik Bilmeceler - TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları

Bu Öğrenciler Teleskop İmal Ettiler

Ümraniye İmam Hatip Lisesi öğrencileri Fizik Öğretmeni Neşever Baltacı eşliğinde Teleskop İmal ettiler.
Evet yanlış değil: Made in Ümraniye İHL markalı bir teleskopları var artık. Teleskopun adı çalışmayı
yapan öğrencilerin isimlerinden alınan hece ve harfleri temsil eden ALFAM'09 olarak belirlendi.

 

 

 

 

 

 

 



 



2007-2008 eğitim ve öğretim yılından beri Ayna yapımı ile başlayan çalışmaları sonucu
8" f/8 203 mm Newtonian Aynalı Teleskopu  8-mayıs 2009 da tamamladılar.
Galileo 'dan 400 yil sonra ilk defa kendi teleskopunu yapan tek okul olarak Türk Eğitim Tarihine geçmeyi umut ediyorlar.
Yaptıkları yerli mali 8"lik teleskopun maliyeti 670 TL oldu, 8 " lik ithal bir teleskop fiyatı 1500-2000 Dolar civarındadır
Ar-Ge amaçlı başlatılan bu araştırma projesi ile diğer lise okullarına örnek ve rehber olmak istiyorlar.
Bu çalışmanın yapım aşamalarını isteyen okullara iki yıl boyunca çalışmayı yürüten öğrencilerden bilgi alabilirsiniz.

 

Dilin tat haritasının yanlış olduğu bulundu

İlköğretm 7. Sınıfta  çizilen dilin tat alma haritasının yanlış olduğu bulundu. Artık dilimiz tat alma bölgelerine göre sınırlandırılmıyor.

Eskiden bilinen gerçeğe göre, dilin uç kısmı tatlıyı, yan kısımları ekşi ve tuzluyu; arka kısmı ise acıyı algılıyordu. Ancak yapılan son araştırmalarda, bilim adamları reseptörler hakkında daha fazla bilgiye sahip olurken, haritanın yanlış olduğunu buldular.

Araştırmada en az 5 temel tat olduğu bulundu. Bunlar, tatlı, ekşi, tuzlu, acı ve son araştırmada ortaya çıkarılan "umami". Japoncada "lezzetli" anlamına gelen bu tat, mono sodyum glutamat (besinlerde tatlandırıcı olarak kullanılan madde) içeren miso (geleneksel Japon yemeği), soya sosu ve diğer Asya yemeklerinde bulunuyor. Bilim adamları aynı şekilde diğer tatlar için de reseptörler bulunduğu konusunda şüpheleniyorlar.

2006 yılında Nature dergisinde yayınlanan çalışmada, bir grup bilim adamı farklı hücrelerde temel tat reseptörleri buldular. Bu hücrelerin belirli bir yerde durmadığını ve dilin her yerine yayıldığını söylediler. Diğer çalışmalar ise, dilin bazı bölümlerinin belirli tatlara karşı daha hassas olduğunu ve hatta erkeklerde ve kadınlarda ekşi, tuzlu ve acı tatları algılamada farklılıklar olabildiğini gösteriyor


İlginç İcatlar: Bilimin Geldiği Son Nokta

 

Yeni çıkacak bu yüzükler sayesinde, doğum günlerini, evlilik yıldönümlerini unutmayacaksınız. Son 24 saat içinde her saat, parmağınızı 10 saniye boyunca 1
20 dereceye kadar ısıtıyor.
 
 
 
 

 

 
 
Suyun basıncı ile çalışan, pil veya elektirik gerektirmeyen ışıklı duş başlıkları...Suyun basıncı ile çalışan bu ışıklı duş başlıkları, suyun sıcaklığına göre renklerini değiştiriyorlar.
 
 
 
 
 
 

 

 
 
Geçebileceğiniz şekilde açılabilen otomatik kapılar..Yatay çubukların uçlarında bulunan sensörler sayesinde çubuklar geçeceğiniz kadar açılıp, ısı yalıtımında yüksek başarı sağlıyorlar.
 
 
 
 
 
 
 




Dünyada ve Türkiye'de bir ilk.. Fotoselli Taharet Musluğu!
 

Elinizi her uzatışta 10 saniye süreyle su verir ve otomatik kapanır.Maksimum hijyeni,su tasarrufu ve sağlamlık.4 adet AAA kalem pille 1 yıldan fazla çalışır.
 
 
 
  
 
 
 
 
  

 

 

 
Hijyen günümüzün sorunu. Bir kullanımlık ve hijyenik şartları yerine getiren ürünler revaçta..Ve işte tek kullanımlık sabun.. 18 metre boyunca mükemmel temizlik. 3-4 cm koparın ve kullanmaya başlayın. Bitkisel bazlı rulo, kullan at sabun.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Ev kadınlarının büyük yardımcısı olmaya aday bir icat.. Yemeklerin lezzeti artacak.. Kesme tahtası üzerinde doğradığınız malzemenin ağırlığını görebiliyorsunuz.
 
 
 
  

 

 
 
 
Bu elbise tam 444 adet elektronik devreler ihtiva eden plaketten yapılmış. Gün boyu güneş ışığı ile şarj olan elbise, geceleyin ise değişik renk ve şekillerde ışımaya başlıyor. Üstelik bu ışık oyunları bir bilgisayarla değiştiriliyor.
 
 
 
 
 
 
 

 

 

 

 

 
 
 
Yumurta tutacağını hiç bukadar basit ama ilgi çekici olmamıştı. Sıradan üç adet çay kaşığı şık bir yumurtalık olabiliyor.
 
 
 
 
 
 

 

 
Mısır Tutacağı deyip geçmeyin. Henüz yeni kaynamış bir mısırı elimize alıp yemeye koyulacakken sıcaklığından bırakmak zorunda kalabiliyoruz. Bu güzel tasarım hem elinizi yanmaktan kurtarıyor hemde mısır yemeği keyifli bir hale getiriyor.
 
 
 
 
 

 

 

Penguen şeklinde tasarlanmış bu zaman ayarlı alet aslında bir çay zamanlayıcısı. Demlik poşetinizi çay bardağında ne kadar tutacağız konusunda size yardımcı oluyor. Zamanı kendinize göre ayarlayıp poşetin ipini penguenin ağzına takıyorsunuz. Süre sonunda otomatik olarak demlik poşetiniz fincandan çıkıyor Eğer demlik poşeti bardakta unutup çayınızın tadının acı olmasından şikayet ediyorsanız bu tasarım tam size göre.

 
 
 
 
 
 
Yan tarafta resmini gördüğünüz bu cihaz şeffaf bir tost makinası. Evet yanlış duymadınız. İki yanı cam olan bu tost makinasında kızarttığınız ekmeyin bronzlaştığını an ve an izleyebilirsiniz.
 
 
 
 
 
 

 

 
Şeffaf tost makinenizde kızarttığınız ekmeğin üzerine tereyağı sürmek ne kadar müthiş olur. Ancak buzdolabından yeni çıkmış bir tereyağını ekmeğe sürmek okadar da kolay değil. Bunu bilen tasarımcılar tereyağı kesme aletini ürettiler. Tereyağını yukardan koyuyorsunuz. Mandala bastığınızda ince bir tereyağı parçası ekmeğinizin üzerine düşüyor.
 

 

 

 

 

 

 

Yaylı yatak icat edileli çok uzun zaman oldu. Fakat tasarımcılar bu kez yatağı değil karyolayı yaylı yaparak yeni bir buluşa imza atmış durumda. Yatağınızın ayakları güçlü yaylardan oluşuyor. Böylece yatağa ilk oturduğunuz andan itibaren rahatlık hissetmeye başlıyorsunuz.
 
 
 
 

 

 
Bilgisayar delisi biri iseniz işte bu tasarım tam size göre. Burada asıl dikkati çeken bilgisayarın özelliği değil bilgisayar koltuğunun çok fonksiyonel oluşu(!) Tuvalet şekline bürünmüş bu koltuk sayesinde, saatlerce oyun oynayabilir, sohbet edebilir, hatta bilgisayar başında sabahlayabilirsiniz.
 
 
 

 

 

 

 
 
Sevgilinizle yürüyüş yapıyorsunuz ve romantizmin doruğundasınız. O da ne! yağmur yağmaya hatta şiddetini arttırmaya başladı. Tek bir sapı olan iki kişilik bu şemsiye sayesinde, hem tek şemsiye taşıyorsunuz hemde iki kişi aynı anda korunmuş oluyor. Tasarım olarakta dikkat çekici bir durum yaratıyorsunuz
 
 
 

 

 
 
 
İş yerinde yada evde, nerde olursanız olun bu kahve fincanı çok işinize yarayacak. Kahve içmenin keyfi yanında başka bir keyifte elbette kurabiye yemektir. Eğer kurabiyenizi koyacak bir yer arıyorsanız bu fincan tam size göre. Fincanın altına yapılmış bir rafı sayesinde kurabiyenize kolayca ulaşabilirsiniz.
 
 
 
 
 
 

 

 
Tatile çıkarken yanınıza alacağınız eşyaların arasına mutlaka fotoğraf makinanızıda ekliyorsunuz. Döndüğünüzde sevdiklerinizle geçirdiğiniz zamanı kalıcı hale getirmek için bolca resim çektiriyorsunuz. Çoğu resimlerde fotoğrafı gruptan bir kişi çektiği için bir kişi hep eksik kalır. Yada kendi kendinizi çekmek zorunda kaldığınız zamanlar olur. Kolunuzu hafifçe ileri doğru iterek kendiniz kareye rasgele oturtmaya çalışırsınız. Bu tip durumlarda genellikle kötü bir resim ortaya çıkar. İşte bu tasarım da tam da bu durumlar için yaratılmış. Makinenizin altına monte ettiğiniz bu ayak sayesinde istediğiniz boya getirdiğiniz sapı uzatarak hem geniş bir açı yaratıyorsunuz hemde kendi kendinizi çekme işini kolaylaştırmış oluyorsunuz.
 

 

 
 
 
Yorucu bir günün ardından işten çıktınız ve eve gitmek için trene yada metroya bindiniz. Sallatınında yardımıyla gözleriniz kapanmaya başladı. Ani fren durumunda başınızın öne düşüp zara görmemesi için bir icat.
 
 
 
 
 
 

 

 
 
Yeni pişmiş bir yemeğin ağzınızı yakmaması için düşünülmüş bir icat. Mucit, insan sağlığını da düşünerek, sıcak yemekten doğabilecek yaralanmalara karşı yemek çubuklarına vantilatör görevi gören küçük bir fan yerleştirmiş.
 
 
 
 

 

 
 
 
 
Kendi gözünüze damla damlatırken yaşanan sıkıntılara bir çözüm. Göze damla damlatmakta da ne var diyorsunuz. Ancak söz konusu göz size aitse ve bunu tek başınıza yapmanız gerekiyorsa iş düşündüğünüz kadar da kolay değil. Bu gözlük sayesinde damlayı bir seferde göz bebeğinize ulaştırmak mümkün. Tek yapmanız gerekn gözlüğü takıp başınızı arkaya yaslamak. Bu sayede gözünüzü ıskalamak mümkün değil.
 
 
 
 
 
 

Mars’ın gençliği Dünya’ya çok benziyor

 

Anka Kuşu Mars’tan ilk görüntüleri yolladı

Ekseninin eğikliği Dünya’nınkine yakın olan Kızıl Gezegen’in birbirlerinden farklı mevsimleri de bulunuyor. Bir değer ortak nokta da Mars gününün Dünya gününden sadece 40 dakika fazla olması. Ancak Mars’ın Güneş çevresinde katettiği mesafe Dünya’nınkinin 1,5 katı olması nedeniyle Mars yılını da neredeyse Dünya yılının iki katı (687 gün) yapıyor.

Eliptik yörüngesinin ise Güneş’e çok belirgin şekilde yaklaşıp uzaklaşmasından ötürü yüzey sıcaklığı -120 derece ile 25 derece santigrat arasında değişen Mars’ın kutup bölgeleri de farklı bileşenlerden oluşuyor. Güney kutbunun pek az su ile CO2’den, kuzeyin ise buzdan oluştuğu tahmin ediliyor. Kışın CO2 atmosferi yoğunlaşıyor ve kutup bölgelerinin büyük bölümünü 10 cm kalınlığında bir karbonik kar tabakası ile kaplanmasına neden oluyor.

Güneş Sistemi’nin en yüksek dağ oluşumlarına sahip Mars’ta Olimpos dağı 600 km çapı ve 25 km yüksekliğiyle dikkat çekiyor. Bacası 85 km genişliğinde ve 3 km derinliğindeki Olimpos dağı tüm Güneş Sistemi’nin en büyük volkanı unvanına sahip bulunuyor.

10 km yüksekliğinde ve 4 bin km genişliğinde lav akıntılarından oluşan dev bir kümbetin bulunduğu Mars’ta 7 km derinliğinde, 4 bin km uzunluğunda kanyonlar ve 6 km derinliğinde 2 bin km çapında bir krater de bulunuyor.

Kızıl Gezegen’deki erozyon izleri, tortu birikintileri, eski kıyıların izleri, kuru nehir yatakları Mars’ın yüzeyinin geçmişindeki büyük miktardaki suların aktığını gösteriyor.

Dünya gibi füzyon halindeki demir alaşımlı çekirdeği ve ince kabuğu bulunan Mars’ın çekirdeği de büyük miktarda kükürt içerdiğinden bu gezegenin düşük çekim gücünü açıklıyor.

“Kızıl Gezegen” ismini yüzeyindeki minerallerde bulunan demiroksitten (hematit) kaynaklanan kırmızı renginden alan Mars, George Wells’in 1898’de yazdığı ünlü “Dünyalar Savaşı” romanıyla halkın hayal gücünde bir heyecan yaratmıştı.




 

Anket  
  Daha hiç anket oluşturulmamış!


 
DUYURULAR  
 
.

*
Ziyaretçi Defterimize yazıp sitemiz hakkındaki düşüncelerinizi bize bildirin.

 
Neler Yeni?  
 
*



*Yorum özelliği eklendi. Artık bazı sayfalarla ilgili yorumlarınızı direkt o sayfaya yazabileceksiniz. /font>



*FORUM açıldı. Kayıt olup onaylandıktan sonra kullanmaya başlayabilirsiniz.

*

<>
 
İstatistikler  
  1 Şubat 2009 tarihinden beri kez ziyaret edildik.

Ziyaretçi haritamızı görmek için buraya tıklayın.
 
Bugün 2 ziyaretçikişi burdaydı!
Bilimden Bir Dilim Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol